Margins
Roman book cover 1
Roman book cover 2
Roman book cover 3
Roman
Series · 11 books · 200-2013

Books in series

Anahtar book cover
#1

Anahtar

1947

Refik Halid Karay bu romaninda Perihan ve Kenan ciftinin bir anahtar merkezinde farkli boyutlar kazanan evlilik hayatini ele aliyor; gerceklik ve algi kavramlarinin insan psikolojisi uzerine etkilerine odaklaniyor; keskin gozlem gucu ve tasvir yetenegiyle donem Istanbul'unun sosyal yasantisi ve dokusunu okuyucuyla bulusturuyor.
Ayın On Dördü book cover
#2

Ayın On Dördü

2011

"Kendisini öldürmesi için eline verdiğim tabancayı göğsüme çevirdi. Horozun kalktığını, topun döndüğünü gördüm, görmedim belki; sesini işittiğim için görmüş gibi oldum ve galiba gülümsedim. Öyle bir anda gülümsemek mümkün müdür? Ölümü bekliyor, ölüme can mı atıyordum? Hayır! Ben bu ihtiyatsızlığı yapacak ahmaklardan değilim. Tetik indi, fakat tabanca patlamadı. Bir daha, bir daha indi, gene patlama yok! Sofra bezinin altına başlangıçta sakladığım Beretta’yı kaptığım gibi bir lahzada onun göğsüne çeviren şimdi benim." İstanbul’da, mehtaplı bir yaz akşamı, sahilde bir cinayet işlenir. Cinayet yerinin hemen yakınında evleri bulunan Rıdvan ve Rayiha’nın hayatı o akşamdan sonra eskisi gibi olmayacaktır... Bu cinayet sonrasında yaşanan olayları kaleme alan Refik Halid Karay, insan davranışlarının değişkenliğini ve çeşitliliğini irdelediği sürükleyici bir romanla okuyucusunun karşısına çıkıyor.
Bugünün Saraylısı book cover
#4

Bugünün Saraylısı

2013

"Hani, ilk gün otomobilin kapı tarafına büzülerek, dimdik, acemi ve ürkek, yarı ayakta duran Ayşen nerede? 'İsterseniz Ayşe olurum,' diyen, gözleri dolan, Düzceli kız gitmiş, yerine bu gelmiş. Bu? Rüştü'yü, Faruk Senai'yi, Mister Thomas'ı, milyonerleri emir kulu vaziyetine sokan şu durgun, duygusuz fettan…" Bugünün Saraylısı, kendi halinde ve orta yaşını geçmiş olan Ata Efendi'nin Gedikpaşa'daki mütevazı evine, ilk defa göreceği yeğeninin gelmesiyle başlayan, saklı bir aşkın hikâyesini anlatıyor. Refik Halid Karay, karakterlerin iç çatışmalarını, gizli kalan duygularını, çıkar hesaplarını ve tutkularını titizlikle kaleme alarak, dönemden portreler ve mekânlarla bizleri 1940'lı yılların İstanbul'unda yaşanan bir aşkın derinliklerine taşıyor. 1888 yılında Beylerbeyi'nde Serveznedar Mehmed Halid'in oğlu olarak doğan Refik Halid'in anne tarafı Kırım Giraylarına dayanmaktadır; baba tarafı ise 18. yüzyıl sonlarında bir kolu Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesindendir. "Galatasaray Sultanisi" ve "Mekteb-i Hukuk"ta okuyan yazar, Meşrutiyet sıralarında gazeteciliğe başlamıştır. Kısa sürede hiciv yazılarıyla üne kavuşmuş, "Fecri Âti" edebiyat topluluğunun kurucularından olmuştur. "Kirpi" adıyla yazdığı taşlamaları ve siyasal yazıları sonucu İttihat Terakki hükümetince Anadolu'nun çeşitli illerinde beş yıl sürgüne gönderilmiş, ancak I. Dünya Savaşı'nın son yılı İstanbul'a dönebilmiştir. Dönüşünde Robert Kolej'de öğretmenlik, Sabah gazetesi başyazarlığı, iki kez Posta-Telgraf Genel Müdürlüğü yapan Refik Halid, bu süreçte "Aydede" mizah dergisini çıkarmıştır. Siyasal yazıları ve görüşleri nedeniyle memleketten ayrılmak zorunda kalan yazar, Halep'e yerleşerek yayımladığı "Vahdet" gazetesindeki yazıları ve çalışmalarıyla Hatay'ın Türkiye'ye bağlanmasına katkıda bulunmuştur. 1938'de yurda dönen Refik Halid, dergi ve gazetelerde günlük yazılar yazmış ve 20 kadar roman kaleme almıştır. Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e uzanan zaman dilimini, güçlü gözlem yeteneği ve dilinin zenginliğiyle farklı türlerdeki eserlerine taşıyan Refik Halid, Memleket Hikâyeleri'nde Anadolu gerçeğini; Gurbet Hikâyeleri ve Sürgün gibi eserlerinde, derin memleket hasretini edebiyatla buluşturmuştur. Yazarın, Ago Paşa'nın Hatıratı, Kirpinin Dedikleri gibi mizah eserlerinde; Bir Avuç Saçma, Makyajlı Kadın gibi kroniklerinde; Minelbab İlelmihrab ve Bir Ömür Boyunca adlı hatıratlarında, çok yönlü ve renkli anlatımı, sosyal-siyasal ortamın resimlendirilmesini sağlar. Anahtar, Nilgün, İki Cisimli Kadın, 2000 Yılın Sevgilisi, Bugünün Saraylısı gibi romanlarında ise sürükleyici kurgular içinde tasvir yeteneğiyle yaratıcılığını birleştirerek, genel olarak bireysel ilişkileri ve özel olarak da kadın-erkek ilişkilerini mekân-zaman boyutlarında derinlemesine ele alır, romanların geçtiği dönem ve mekânlara ait ince detaylara yer vererek anlatımını zenginleştirir. 18.7.1965 tarihinde İstanbul'da ölen yazar Refik Halid, muhalif kaleminin keskinliği, temiz İstanbul Türkçesi, renkli anlatımı, tasvir gücü ve yaratıcılığıyla, Türk edebiyatının en güçlü isimlerinden biridir. Yazar bütün eserleriyle yayınevimizdedir.
Dört Yapraklı Yonca book cover
#7

Dört Yapraklı Yonca

2010

"Namusumuz üzerine yemin ederiz! Dört genç kız ayağa kalkıp hep bir ağızdan böyle söylediler. Dördünün de gözleri karşıya dikilmiş, göğüsleri ileride, ayakları hizaya gelmiş, 23 Nisan bayramı için hazırlıklar yaptıkları sırada öğrendikleri vaziyeti almışlardı. Evinde din terbiyesi ile yetişmiş olan Yonca, bu kadarı kâfi görmemişti ki en ciddi sesiyle sordu: Vallahi mi? Billahi mi? Yine hepsi cevap verdiler: Vallahi! Billahi! Merasim bitmişti; artık Dört Yapraklı Yonca isimli yardımlaşma cemiyeti kurulmuş oluyordu."
Ekmek Elden Su Gölden book cover
#8

Ekmek Elden Su Gölden

200

"'Denizatı şuracıkta harem kurmuş. Raca kesilmiştir, yoksam Nebab olmuş, Ağa Han'ın halefliğine geçmiştir? Körpe yeğenlerini bir bir dansa sokup kalçalarını ellemekten hiç arlanmaz. Yanakbeyanak sürtünür, o karnaval balonu karı da oturup seyreder, 'Nedir bu kepazelik!' diye kızına sualde bulunmaz' 'Hepsi görgüsüzlük, bilgisizlik, para şımarıklığı, bir yaşantıdan öbürüne çarçabuk, kural ve yöntemini öğrenmeden geçişin sonucu, Allah birdenbire bağışta bulunmuş işte! Taş atıp da kolları mı yoruluyor? Ekmek elden, su gölden! Çalışan köylü, veren toprak, koruyan hükümet, kazanan da büyük toprak sahipleri! Cahilcesine, kültürsüzcesine, ne yaptıklarının farkında olmadan yiyorlar.'" Türkçeyi en iyi kullanan yazarlarımızdan Refik Halid Karay, kırsal kesimden şehre gelerek bilinçsiz bir savurganlıkla yaşayan, zengin Duranbeyli ailesinin şehir hayatına olan yabancılığını, bu yabancılığı maddi imkânları sayesinde gizleme çabalarını ve ailenin güzel gelini Ferhan'ın aile içinde yaşadığı uyumsuzluğu derin karakter tahlilleriyle sinema filmi tadında anlatıyor.
İki Cisimli Kadın book cover
#9

İki Cisimli Kadın

2009

‘Sanki,' diyorum. ‘İki cisimli bir tek kadın bu! İkizlerden daha ikiz. Zira yalnız vücutları değil, karakterleri de aynı. Tek ruhlu, iki cisimli bir mahluk karşısındayım. O tabiat harikası cisminin birini kaybetti; öteki duruyor, dünyanın başka bir köşesinde yaşamasına devam etmektedir.'" Uzun yıllar Afrika'nın en uzak noktalarında yaşayıp yurduna dönmüş olan Reha, Abant'a seyahati sırasında bir kadınla karşılaşır. Bu kadın, Reha'nın hayatında önceyi ve sonrayı birbirine bağlayan bir köprü olacaktır. Refik Halid Karay, heyecanın eksilmediği İki Cisimli Kadın'da okuyucusunu adeta olayların içine dahil ediyor ve kuvvetli betimlemeleriyle içinden çıkılması zor bir gerçekliğe götürüyor.
Kadınlar Tekkesi book cover
#12

Kadınlar Tekkesi

1956

Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından başlayarak çok tartışılmış, zaman zaman istismar edilmiş, yasaklanmış, ancak günümüze kadar var olmayı sürdürmüş bir olguya Kadınlar Tekkesi’ndeki edebi anlatım ustalığıyla dikkatimizi çeken Refik Halid Karay, romanın temasıyla da “aşk” ve “âşık”lık üzerine düşünmemizi sağlıyor.
Karlı Dağdaki Ateş book cover
#13

Karlı Dağdaki Ateş

2009

"Yusuf susuyor, fakat Binnur’u baştan aşağıya saran hayran bakışıyla ona cevap vermiş oluyordu; gözleriyle diyordu ki: ‘Bir daha göremeyeceğimi bildiğim sevgiliyi ömür boyunca hatırası canlı kalması için zihnime hakketmek lazım. Yüzünüzü daha uzun seyretmek, sesinizi daha çok dinlemek ihtiyacındayım. Yürüyüşünüzü, gülüşünüzü, endamınızın ahengini, gözlerinizin renk değişikliğini, her şeyi zapt etmeliyim. Ta ki ıssız bir dağ tepesinde yaşayan bu adam hayatını onlarla süsleyebilsin, onlarla tek hurili bir hayal cenneti kursun.’ Binnur, belki de hiç öyle olmadığı halde âşığının uzun, meftun bakışında bunları okudu. Dinlemişçesine haz duydu, haz ve arzu!" Karlı Dağdaki Ateş, genç ve güzel bir kız olan Binnur ile orta yaşlardaki Yusuf’un birdenbire alevlenen, cesur ve tutku dolu aşkını anlatıyor. Aşkın engel tanımazlığını ve çılgınlığını kaleme alan Refik Halid Karay, kusursuz Türkçesi ve eşsiz karakter tahlilleriyle unutulmaz bir esere daha imza atıyor.
Nilgün book cover
#14

Nilgün

2004

“Nilgün, karakteri kısaca anlatılacak ve şahsiyeti kolayca belirtilecek kadınlar arasına sokulamaz. Kendisiyle haftalarca bir vapurda seyahat ettim; aylarca bir dam altında kaldım; tam iki sene hasretini çektim; aklım hep onunla meşguldü. Seviştik, nişanlandık, ayrıldık, tekrar karşılaştık. Bütün bu yakınlıklar ve uzaklıklar, ayrılıklar ve buluşmalar sonunda Nilgün bir muamma olmakta devam etti.” Refik Halid Karay İlk basımı 1950-52 yıllarında tamamlanan Nilgün; Türk Prensesi Nilgün, Mapa Melikesi Nilgün ve Nilgün’ün Sonu adıyla yayımlanan bir üçleme... Refik Halid Karay’ın Türkçenin olanaklarını en güzel bir biçimde kullanarak yazdığı Nilgün; romanın adını aldığı Nilgün baş kişisi çevresinde, yedi yıl boyunca inişli çıkışlı, ayrılıp kavuşmalı derin bir aşkı Afrika ve Hindistan limanlarının, Uzakdoğu adalarının egzotik güzellikleri, renkleri, ışıkları, günbatımı manzaralarıyla, çiçeklerinin, meyvelerinin kokuları, tatlarıyla bir ressam-yazar’ın kaleminden aktarıyor.
Sonuncu Kadeh book cover
#15

Sonuncu Kadeh

1991

"‘Ne temiz, ne güzel görünüyor bu su, billur gibi. Halbuki mikrop yuvasıdır, tifo geçirir insana, öyle mundardır ki! Ben de öyleyim, temiz, güzel görünen bir Kar suyu kadar mikroplu, murdarım. Serinletecek sanılırım, içeni kırk derece ateşle yakarım.' ‘Gir yatağına, üstünü örteyim, uyumaya çalış.' ‘Bir kadeh konyak ver, şişe ile kadehler ortada. Sen de iç, bir daha öyle konyağı nerede bulacaksın? Zaten ölüm günlerimiz yaklaştı, sen çölde vurulup gideceksin, ben bir topun yıkacağı şu evin enkazı altında kalacağım, hurdahaş olacağım. Belki de bu, beraber içeceğimiz sonuncu kadeh!'"
Sürgün book cover
#16

Sürgün

1941

"Güzel tasvir etmek Refik Halid'in müktesep hakkıdır. Onu lisandaki kuvvet bakımından ancak Flaubert ile mukayese edebilirim. Hatta Flaubert'in ölçerek biçerek yazdığı cümleler onun âleminden daha merasimsiz çıkabiliyor. Sürgün Türk dilinin Madam Bovary'sidir." \-Refi Cevat Ulunay- "Bilhassa Hilmi Efendi tipi Duhamel'in ölmez Salavin'i gibi edebiyat tarihinde unutulmaz bir hatıra olarak kalacaktır. İşte büyük sanat ve yaratıcılığın mucizesi... Türk dilinin bu eşsiz sanatkârına muhakkak ki en güzel üslubu borçluyuz." \-Halid Fahri Ozansoy- "Sürgün üslup itibarıyla bir harikadır. Tahkiye, ruh ve karakter tahlilleri kudretli, insan ve memleket tasvirleri çok yüksektir. Eser baştan aşağı o devrin yıkılışını, dejenere tiplerini bütün açıklığıyla, yalnız karakter tahlilleri yapmak suretiyle bize göstermektedir." \-Suat Derviş-

Author

Refik Halid Karay
Refik Halid Karay
Author · 14 books

Mudurnu'dan İstanbul'a göçen Karakayış ailesinden Maliye Başveznedarı Mehmed Halit Bey'in oğlu olarak 15 Mart 1888’de İstanbul’da doğdu. Galatasaray Sultanisi'nde ve Hukuk Mektebi'nde okudu. Maliye Nezaretinde memur olarak çalıştı. II. Meşrutiyet'in ilanından sonra gazetecilik ile uğraşmaya başladı; Tercüman-ı Hakikat gazetesinde mütercimlik ve muhabirlik yaptı. Yazıları yüzünden ilk önce Sinop'a daha sonra Çorum, Ankara ve Bilecik'e sürgün olarak gönderildi. İstanbul'a dönünce bir süre Türkçe öğretmenliği yaptı. PTT (Posta Telefon Telgraf) Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Bu sırada Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na üye oldu ve İstiklal Savaşı aleyhine yazdığı yazılarından ötürü vatan hainliği suçuyla yüzellilikler listesine girerek Beyrut ve Halep'te sürgün hayatı yaşadı. Atatürk'e yazdığı şiir ve mektuplarla 150'likler listesindekilerin affedilmesinde çok büyük rol oynadı. Af kanunu ile yurda döndü, daha önceden çıkardığı Aydede adlı mizah dergisini tekrar yayınladı. Türk Edebiyatı'nda ilk defa Anadolu'yu tanıtan eserleri ile ismini duyurmuş, yergi ve mizah türündeki yazıları ile de ün yapmıştır. Gözleme dayanan eserlerinde, tasvirler, portreler, benzetmeler kullanarak, sade, akıcı dili, güçlü tekniği ile 20. yüzyıl romancıları arasında seçkin bir yere sahip olmuştur. İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıtarak Türkçeyi ustalıkla kullanan Refik Halit, Türk edebiyatına birçok eser kazandırmıştır. Yazar 18 Temmuz 1965’te İstanbul’da yaşamını yitirdi.

548 Market St PMB 65688, San Francisco California 94104-5401 USA
© 2025 Paratext Inc. All rights reserved